S.S.S
- Ana Sayfa
- - S.S.S
Tüp bebek tedavisi (in vitro fertilizasyon) ilk kez başarılı bir şekilde Ingiltere’de 1978 yılında uygulanmıştır.
Kadında kısırlığa (infertilite) neden olan etkenler;
– Yumurta kanallarinin (fallop tüplerinin) tikali olmasi
– Rahim (uterus) ve dogumsal anormallikleri
– İyi huylu rahim urlari (myomlar)
– Uterus içi yapışıklıklar (uterin sinesiler)
Erkeklerin ise kısırlığa (infertilite) neden olan etkenler;
– Düşük sperm sayısı
– Spermlerin hareketlerinde yavaslik
– Şekil bozuklugu veya sperm hücresinin görülememesidir
iStatistiklere göre tüm dünyada 4 milyondan fazla çocuk tüp bebek yöntemi ile doğmuştur.
Tüp bebek tedavisi son 30 yılda ilerleyen teknoloji, geliştirilmiş laboratuvar imkanları ve araştırmalar sayesinde doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler için büyük bir umut kapısı olmuştur.
Tüp bebek (ing. IVF – in vitro fertilization) tam anlamıyla, “camda sperm ile yumurta gübrelemesi” anlamına gelir; bu da, laboratuarda vücudun dışında döllenme haline gelir.
Tüp bebek başarının oranını etkileyen faktörlerden başta olmak üzere:
- Hastanın yaşı
- İnfertilite teşhisinin türü
- İnfertilite süresi
- Hastane/Doktor deneyimi / uzmanlık
- Aktarılan embriyo sayısı
- Yapılan IVF tipi: Uyarılmış veya Doğal Çevrim IVF
34 yaşından küçük kadınlar için, çoğu 1 ila 3 tedavi döngüsü içinde gebelik elde edecek; Gerçekten de, birçoğu ilk girişiminde başarılı.
35 yaşın üzerindeki kadınlar için başarı oranları, yaşlanmanın bu kadın yumurtalarının kalitesini etkilediği için azalma eğilimindedir.
IVF başarı oranları hakkında detaylı bir tartışma için çiftler, tedaviyi düşündükleri klinik için web sitesini ziyaret etmelidir. Ayrıca, belirli doğurganlık olasılıklarını üreme endokrinologlarıyla tartışmalıdırlar.
IVF gebelik oranları kliniklere göre değişir, bu nedenle hastalar belirli klinik uygulama tedavisinde başarı şanslarını dikkatli bir şekilde incelemelidir.
Tüp bebek işleminin başında kadından çok sayıda yumurta hücresi elde edilebilmesi için yumurtalıklar özel ilaçlar ile uyarılır.
Bu işlem hastadan hastaya değişiklik gösterir.
15-20 gün süre ile ilaçlar kullanılır. Ultrason ile yumurtalıkların ve kan testi ile hormonların uygun hale gelmesinden sonra yumurta toplama işlemi yapılır. Ultrason yardımı ile vaginal yoldan yumurtalar toplanır.
Aynı gün erkekten sperm alınır ve laboratuarda dölenme işlemi için normal tüp bebek veya mikroenjeksiyon işlemi yapılır.
Embryo haline gelen döllenmiş yumurta iki ila beş gün sonra kadına transfer edilir.
Alkol kullanımı eğer sosyal ve hafif alkol alımı şeklindeyse (haftada 1-2 bardak şarap kullanımı gibi) çok fazla zarar oluşturmazken, devamlı içicilik zararlı etkilerini göstermektedir.
Hatta o kadarki aşırı alkol alan annelerin bebeklerinde adını pierre-robin sendromu dediğimiz, bebeğin dışardan görülecek şekilde yüz çene kemiklerinin değiştiğini izlemekteyiz.
Tüp Bebek tedavisi öncesinde yapılacak ilk iş eğer kullanılıyor iseniz sigarayı bırakmak olacaktır. Tabii ki tiryakiler için epey zor bir dönem olacak ancak anne baba olmak uğruna katlanmak zorundasınız. Yukarda belirttiğimiz gibi sigara, kadınlardaki yumurtalıkları zayıflattığı ve yumurta kalitesini ciddi şekilde düşürdüğü bilinmektedir ve tüp bebek tedavisinde en önemli unsurlardan birisi, kaliteli yumurtalık rezervidir. Ayrıca sigara erkeklerde sperm kalitesini düşürmektedir ve sperm kalitesi tedavideki diğer önemli unsurdur.Ayrıca tedavi esnasında yumurta gelişimini, yumurta uyarılmasını,döllenme ve embryo gelişimini etkilediği tespit edilmiştir.Sadece bununla da kalmayıp gebelik gerçekleştiyse bile bebeğin gelişine ciddi zararlar verir.
Sigara içilen evlerde ani bebek ölümlerinin, içilmeyen evlere oranla çok daha yüksek olduğu bilimsel istatistikler sonucu kanıtlanmıştır.
Tüp bebek tedavisine karar vermişseniz şunu unutmayın ki sigara kullanmayan çiftlerin başarı oranı sigara kullananlara oranla iki kat daha fazladır.
Gebelik şansı oluşsa bile düşük riskini artırır ve erken düşük olma ihtimali ortaya çıkar. Uzun süreli sigara kulanmış kadınlarda kalıcı yumurtalık hasarları meydana gelmektedir ama tedaviye başlamadan belli bir süre sigarayı bırakmak başarı şansını oldukça artıracaktır.
Sigara dumanı karbonmonoksit, hidrokarbon, kadmium, nitrosamin ve nikotin gibi 3000’den fazla kimyasal bileşikler içerir.
Bu maddelerin tümü insan vücudu için toksik etkili olan zehirli maddelerdir.
Yapılan bilimsel çalışmalarda çelişki varmış gibi görünse de, önemli ve güvenilir çalışmalarda Sigaranın her iki cinste de üreme fonksiyonları üzerine olumsuz etkileri kabul edilmektedir.
Cilt hastalıkları uzmanları hamile olun ya da olmayın güneşte ya da yapay olarak bornzlaşmanın sağlık açısından zararlı sonuçları olabileceği konusunda hem fikirdirler. Bronzlaşmak cildinizin ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerine karşı kendisini korumak için gerçekleştirdiği bir cevaptır.
Eldeki bilimsel veriler ultraviyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın yaşlanmanın etkilerini arttırmanın yanı sıra malign melanoma adı verilen bir tür cilt kanserinin gelişimini de hızlandırdığını göstermektedir.
Pek çok hamile kadının cildi hamilelik sırasında daha hassastır ve güneş yanığına karşı daha korumasızdır. Hamilelik sırasında derinin rengini veren melanini salgılayan hücreleri etkileyen melonosit stimüle edici hormon düzeyleri yükselir. Bu durum hamile kadını aşırı pigmentasyona karşı duyarlı hale getirir.
Eğer yüzünüzde cholasma adı verilen gebelik maskesi oluşmuşsa yani düzensiz ve koyu renk değişiklikleri varsa bu durumda siz de güneş ışınlarına ve ultraviyoleye karşı aşırı duyarlısınız demektir.
Bu durumda cildiniz güneş ışınlarına her zamankinden daha fazla ve daha şiddetli cevap verecektir. Bununla birlikte güneş altında uzun süre geçirmeniz hem vücut sıcaklığınızın aşırı artmasına hem de vücudunuzdaki suyun azalmasına (dehidratasyon) neden olabilir.
Her iki durum da gebeliğiniz açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hamileyken uzun süre güneş altında kalmanız önerilmez.
Kısırlık – İnfertilite olağanüstü yaygın bir hastalıktır.
Tüm kadınların yaklaşık% 25’i yaşamları boyunca infertilite dönemi yaşayacaktır. Türkiye’de kısırlık şu anda yaklaşık 2 milyon kadın ve eşini etkilemektedir.
Hamileliği başarılı bir şekilde kavramak ve sürdürmek konusunda sorun yaşayan üreme çağındaki kadınların yüzdesi yaşa göre değişir.
Nüfusun en genç kesiminde bu sorundan yaklaşık% 10 ila% 15 etkilenmektedir. Bununla birlikte, 35 yaşından büyük kadınlar arasında, üçte birinden fazlası doğurganlığı azalttı.
Hamilelik kaybı oranları bir kadının yaşıyla da ilişkilidir; 40 yaşından büyük kadınlarda düşük oranı% 50’yi aşmaktadır.
Çoğu durumda, rutin doğurganlık değerlendirmesi bir doğum uzmanı / jinekolog veya bir aile hekimi tarafından yapılabilir.
Bazı testler hekimler tarafından kolayca yapılabilir ve yorumlanabilir, ancak gelişmiş testleri yorumlamak ve en doğru danışmanlığı sağlamak için bir üreme endokrinologu gerekli olabilir.
Ancak 34 yaş ve üzeri kadınların ilk başta direk üreme endokrinoloğuna görünmeleri önerilir.
Kısırlık / İnfertilite, düzenli korunmasız cinsel ilişkide bulunduktan sonra gebe kalmanın yetersizliğine işaret eder. İnfertilite, bir bireyin kavramaya katkıda bulunacak biyolojik yetersizliklerine veya gebeliğini tam vadeye kadar taşıyamayan bir kadına değinmektedir.
Birçok ülkede kısırlık/infertilite kontrasepsiyon kullanmadan 12 ay düzenli cinsel ilişki sonrası gebe kalmayı başaramayan bir çift anlamına gelir.
Araştırmalara göre, kısırlığın çoğu vakalarının yarısından fazla kadından kaynaklandığını göstermektedir, gerisi erkeklerden kaynaklı sperm bozuklukları ya da tanımlanamayan faktörlerden kaynaklanmaktadır.
Görünür infertilite vakalarının çoğu tedavi edilebilir. İnfertilite ortakların birinde tek bir nedene sahip olabilir veya faktörlerin bir kombinasyonunun sonucu olabilir.
Kısırlık/İnfertilite tedavisi hakkında detaylı bilgi için lütfen tıklayınız…
Yaş
Bir kadının doğurganlığı yaklaşık 32 yaşından sonra azalmaya başlar.
Erkeklerde ise 40 yaşından sonra kademeli olarak azalmaya başlar.
Sıgara
Sigara içmek, infertilite riskini önemli ölçüde artırır
Sigara içmek, hem kadınlarda hem de erkeklerde kısırlık riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Sigara, doğurganlık tedavisinin etkilerini zayıflatabilir. Bir kadın hamile kaldığında bile, sigara içerse, düşük yapma riski daha yüksektir.
Alkol
Kadının hamileliği, herhangi bir alkol tüketiminden ciddi şekilde etkilenebilir. Çok fazla alkol tüketen erkeklerde ise doğurganlığının düşürüldüğü gözlemlenmiştir. Orta düzeyde alkol tüketiminin erkeklerin çoğunda döl verimini düşürmediğini, ancak düşük sperm sayısına sahip erkeklerde doğurganlığı olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir.
Obezite veya aşırı kilolu olmak
Fazla kilolu / şişmanlık ve yerleşik bir yaşam tarzı, kadın kısırlığın ana nedenleri olarak bulunur. Aşırı kilolu bir erkek anormal bir sperm riskine sahiptir.
Yeme bozuklukları
Yeme bozukluğunun bir sonucu olarak ciddi kilolu olan kadınlar doğurganlık sorunlarına sahip olabilirler.
Vejetaryen olma
Katı vegan bir kişiyseniz, demir, folik asit, çinko ve B-12 vitamininin alımının yeterli olduğundan emin olmalısınız, aksi takdirde doğurganlığınız etkilenebilir.
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE)
Klamidya fallop tüplerine zarar verebilir, ayrıca erkeğin skrotumunun iltihaplanmasına neden olabilir. Diğer bazı CYBE de infertiliteye neden olabilir.
Bazı kimyasallara maruz kalma
Bazı zirai ilaçlar, herbisitler, metaller (kurşun) ve çözücüler hem kadınlarda hem erkeklerde doğurganlık sorunlarıyla bağlantılı.
Zihinsel stres
Zihinsel strese maruz kalan kadınlarda yumurtalarda ve erkeklerde ise sperm üretimi olumsuz etkilemektedir. En az bir ortak vurgulandığında, cinsel ilişki sıklığının daha az olması, gebelik şansının düşürülmesi olasılığı vardır.
Sülfasalazin:
İltihap önleyicilerde kullanılan bir ek maddedir. Erkeğin sperm sayısını önemli ölçüde düşürebilir. Genellikle Crohn hastalığı veya romatoid artrit için reçete edilir. Sperm sayımı genellikle ilacı durdurduktan sonra normale döner.
Anabolik steroidler:
Vücut geliştiriciler ve sporcular tarafından kullanılan bu ilaçlar, uzun süreli kullanımda sperm sayısını ve hareketliliğini ciddi şekilde azaltabilir.
Kemoterapi:
Bazı tipler sperm sayısını önemli ölçüde azaltabilir.
Yasa dışı uyuşturucular:
Esrar ve kokain tüketimi, sperm sayısını azaltabilir.
Adet görmemek “amenore” olarak adlandırılır. Hiç adet görmeyen primer amenore adını verdiğimiz kadınlarda genellikle hormonal genetik problem söz konusudur. Yani beyinden yumurtalıklara, yumurtalıklardan rahime giden bu hormonal döngünün herhangi bir yerde kesintiye uğraması kadının adet görmesini engeller. O yüzden bu hormonal döngünün kesildiği her noktada amenore oluşur.
Primer amenore adını verdiğimiz durumda beyinden yumurtalıklara salgılanan hipotramik hormonlar eksiktir. Bu hormonların takviye edilmesi kadınların tekrar yumurtalıklarının işlevsel hale gelmesini sağlayarak adet görmelerini ve gebelik oluşmasını sağlar.
Ancak yumurtalıkların cevabının negatif olduğu yani bu hormonların olmasına rağmen yumurtalıkların çalışmadığı, erken menopoz ya da genetik sendromlu yumurtalıkların gelişip aktif olamadığı TURNEL sendromlu hastalarımızda maalesef yumurtalıkların çalıştırılarak gebelik elde edilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu tip durumlarda kişilerin yumurta bankalarına başvurmaları gebelik için tek şansları olur.